Uçucu Yağ İçeren Nanoemülsiyon Film Kaplama Formülasyonlarının Şeker Pancarının (Beta vulgaris L.) Depo Kalitesine Etkileri

Özet

Bu çalışma, farklı uçucu yağlar kullanılarak oluşturulan kitosan bazlı nanoemülsüyon film kaplama formülasyonlarının depolama devresinde şeker pancarı kök gövdelerinde depo kalitesine etkilerinin belirlenmesi amacıyla kontrollü koşullarda yürütülmüştür. Çalışmada Conviso Smart (KWS) şeker pancarı çeşidinin kök gövdeleri hasattan hemen sonra 250, 500 ve 1000 ppm dozlarında kekik (Thymus vulgaris), karanfil (Szygium aromaticum), zencefil (Zingiber officinale Rosc.) ve çay ağacı (Melaleuca alternifolia) uçucu yağları ile oluşturulan nanoemülsiyon film formülasyoları ile kaplanarak plastik kasalar içerisinde kontrollü şartlarda (+ 8-10 ^oC, % 85-90 nispi nem) 90 gün süre ile depolanmıştır. Depo devresi başından itibaren 30 gün aralıklarla kök gövdelerde ağırlık kaybı, depolama devresi sonunda ise sertlik derecesi, kuru madde oranı, briks değeri, polar şeker, indirgen şeker,  alfa amino azot ve glycine betain içerikleri ile kök gövdelerde fungal enfeksiyon gelişimleri belirlenmiştir. Film kaplama uygulamaları şeker pancarı kök gövdelerinde hasat sonrası ağırlık ve kalite kayıplarını önemli derecede etkilemiştir. Uygulamalar depo devresinde kök gövde ağrılık kayıplarını kontrole göre önemli derecede azaltmıştır. En yüksek kuru madde oranı Briks değerleri ile sertlik derecesi 1000 ppm tarçın ve kekik uçucu yağı içeren film kaplama uygulamalarından elde edilmiştir. Film kaplama uygulaması yapılan kök gövdelerde polar şeker oranı kontrole göre daha yüksek olurken, alpha amino azot, glycine betaine ve indirgen şeker içerikleri önemli derecede azalma göstermiştir.  Kök gövde üzerinde gelişen beyaz küf ve yeşil küf enfeksiyonları özellikle yüksek dozlarda yapılan film kaplama uygulamaları ile önemli derecede azalma göstermiştir. Çalışmada, şeker pancarı kök gövdelerinin uçucu yağ içeren nanoemülsiyon film formülasyonlarıyla kaplanması ile depo devresinde kök gövde ağırlık ve kalite kayıpları ile fungal hastalık gelişiminin önemli derecede azaltılabileceği sonucuna varılmıştır.